18 Mart 2016 Cuma

For One Fine Day (10) bölüm


CNBLUE'nun Türkiye programı günler öncesinden medyaya duyurulmuştu. Üyelerde kendi hesaplarından Türk hayranlarıyla buluşacaklarını belirtiyorlardı. Akılları karıştıran Yong Hwa'nın  mesajı oldu.
...İstanbul. Güzel şehir seni özledim...
Yong'un Türkçe yayınladığı mesaj daha önceden İstanbul'a geldiğini göstersede çeviri hatası olduğunu düşünmekle yetindiler. Oysa Yong bir ihtimal Esin'in mesajı görmesini umuyordu. Cesur davranıp mesajın sonuna Korece ilhamda yazmıştı. Bu Esin'i kızdırabilirdi ama ona ulaşabilmek için aklına başka fikir gelmemişti.
###############################################
Yolculuk günü gelmişti. Yong Hwa, Minhyuk,Jong Hyun kalabalık bir ekiple beraber uçağa bindiler. Menajer uçakta hayranların hava limanında beklediği konusunda üyeleri uyardı. Hava limanına geldiklerinde bir müddet çıkış için beklediler. Bu bekleyiş Yong'u daha da sabırsızlaştırmıştı. Hala Esin'i görememişti ve tercümanın değiştiğini düşünmeye başladı. Yanlarına gelen tercüman Yong'un endişelerini haklı çıkardı. Gelen tercüman grup üyelerini çıkış kapısına yönlendirdi. Ancak hayranlar o kadar kalabalıktı ki çıkışa ulaşmakta epey zorlandılar. Hayran kalabalığını gördüğünde her zaman heyecanlanan Yong bu sefer sadece bir kişi gelmedi diye kahroluyordu. Hayranların arasında bile Esin'i aradı gözleri. Kendilerine ayrılan araca binip otele doğru yola koyuldular. Minhyuk ta Yong'da ki hayal kırıklığının farkındaydı. Ama şuan ne söylerse söylesin Yong'u teselli edemeyeceğini biliyordu. Üstüne birde menajer durumu anlarsa Yong'un Esin'i görme şansı hiç kalmazdı. Grup üyeleri kendilerine ayrılan odada birlikte kalacaklardı. Menejer ve tercüman odayı gösterdikten sonra birlikte odadan ayrıldılar. Yong tercümana Esin'i sormak için fırsat kollasada başarılı olamamıştı.
################################
Esin havalimanına geleli yarım saat olmuştu ama hala beklenen uçak inmemişti. Şu son bir ayda bu uçak rötarlarının başına açtığı sıkıntılar aklına geldi. Yapmam dediği bir sürü şeyi bu rötarlar yüzünden yapmak zorunda kalmıştı. Neyseki beklenen anons geldi. Anonsla beraber Esin yolcu çıkışına yöneldi. Bu sefer işini kolaylaştırmak için beklediği yolcunun önceden resmine bakmıştı ve görür görmez seslendi.
"Bay Lee Jung Shin"
Kendisine seslenen tercümanı gören Lee Shin hemen yanına gitti ve tanıştılar. Esin'in arabasına binip otele doğru yol aldılar. Lee Shin çekim programından dolayı farklı bir ülkeden geldiğini anlattı. Lee Shin ilk defa bu kadar konuşkan olduğunu fark etti. Normalde hep susar Yong Hwa'nın espirilerine gülerdi ama şimdi bu kıza kendi işlerini anlatıyor onunda cevap vermesini bekliyordu. Tabi Esin her zamanki mesafesinde nezaketen Lee Shin'in sohbetine eşlik ediyordu. Bu onun son tercümanlık işiydi ve bir sorun yaşamak istemiyordu. Otele geldiklerinde Esin oda numarasını öğrenip Lee Shin'i odaya çıkardı. Üyelerin uygunsuz olabileceğini düşünüp kapıyı tıkladı. Kapıyı açan Minhyuk olmuştu.
"Lee Shin hoş geldin."
Minhyuk özlediği jung Shin'e sarılırken yanındakinin defalarca resmine bakmak zorunda kaldığı Esin olduğunu fark etmemişti.
"Hyung Lee Shin geldi sonunda."
Minhyuk'un sesiyle yatak odasından çıkan Yong karşısında Esin'i görünce şaşkınlıktan dona kaldı. Onun arkasından odaya giren Jong Hyun Lee Shin'i selamladı. Üstündeki şaşkınlığı atan Yong Esin'e doğru yöneldi. Son ayrılışlarından beri aklından çıkmayan Esin karşısında duruyordu. Şuan sadece ona yeniden sarılmak kokusunu içine çekmek istiyordu ama bunun yerine elini uzattı ve Esin'le tokalaştı.
"Görüşmeyeli uzun zaman oldu."
Aslında Esin için pekte uzun bir süre değildi. Hele düğün telaşıyla olağandan hızlı geçen zamanıda sayarsa oldukça kısa diyebileceği bir sürede yeniden birliktelerdi. Her zamanki gibi gereksiz konuşmalara girmek yerine kısaca Yong'u onayladı.
"Evet"
"Ben seni göremeyince bizimle çalışmayacaksın sandım."
"Ancak gelebildim İstanbul'a. O yüzden bay Lee Jung Shin'i almakla görevlendirildim."
Yong birden hava limanında Esin'i göremeyince hissettiklerini düşündü. Ya bir daha Esin'i göremeseydi. Ne yapardı Esin'e nasıl ulaşırdı. Bütün bunlar aklından geçince karşısındaki Esin'i unutup felaket senaryosuna yenik düştü. Bir an için düzensizleşen kalp atışlarıyla mücadele ederken nefes almayı unuttu. Nefesinden başka unuttuğu bir şey vardı. Hala Esin'in elini tutuyordu ki Lee Shin araya girip Yong'un elini tuttu.
"Hyung bende seni özledim."
Lee Shin'in bu hamlesiyle Yong unuttuğu nefesi içine çekerken Esin'den alamadığı gözleri felaket senaryosunun şimdilik ondan uzakta olduğunu idrak etmesini sağladı. Minhyuk ve Jung Shin'in gülüşüyle Esin'in etkisinden kurtulan Yong Jong Hyun'un üstünün olmadığını fark etti. Yüzüne ne yapıyorsun sen bakışını yerleştirdikten sonra boynundaki havluyu Jong Hyun'a atıp üstünü kapatmasını istedi. Ardından yeniden Esin'e odaklandı.
"İçeri girsene böyle kapıda mı bekleyeceksin?"
"Yok siz dinlenin. Ben sadece Lee Shin'i getirdim."
Esin'in söylediklerin basit şeylerde olsa Yong'un kalp atışlarını yenide bozdu. Cümlenin içinden bir kelimeye odaklanmıştı. 'sadece' Esin buraya sadece Shin'i getirmek için mi gelmişti. Kafasında sorular dolanmaya başladı.
"Gidiyor musun yani."
"Evet. Siz dinlenin. Hem benimde dinlenmem lazım. Akşam yemek için gelir sizi alırım."
Bir an Esin'in sözleri Yong'un yüreğini ağzına getirmişti. Ama neyseki tekrar görebilecekti. Kapıyı kapatıp odaya döndüğünde üyeler ona bakıyordu. Minhyuk sabırsızca beklenen soruyu sordu.
"Esin miydi?"
"Evet"
"Gerçekten çok güzelmiş hyung."
Minhyuk Yong'un yüzündeki ifadeden mutluluğunu okuyabiliyordu. Olan bitene anlam veremeyen bir Lee Shin kalmıştı.
"Ne oluyor. Sen tanıyor musun bu kızı."
Soru kendisine yöneltilmişcesine heyecanla cevapladı Minhyuk.
"Evet. Önceki gelişinde tanışmışlar."
"Beni bile göremediğine göre önemli biri olmalı."
"Evet önemli."
"Gerçi yüzündeki ifadeden de anlaşılıyor."
Grup üyeleri Yong'u ilk defa böyle heyecanlı görüyorlardı. Her şeyi en son öğrenmiş olan Lee Shin bile Yong'da ki heyecanın atında yatan endişenin farkındaydı. Minhyuk abisinin bu heyecanının endişelerinin gölgesinde kalmasını istemiyordu. Kolunun birini endişelenme der gibi Yong'un omzuna  dolarken yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi.
"Sen birde hava limanında Esin'i göremeyince yüzündeki ifadeyi görseydin."
Yong omzundaki koku indirdi. Vücudundan istemsizce akan heyecanın herkesin alay konusu olacağını  düşündü. Yüzündeki ifadeyi sertleştirmeye çalışıp Minhyuk'a bir bakış attı.
"Abartma Minhyuk."
Ama yüzünde an için eğreti duran sertlik kimseyi ikna edemedi.
"Bilseydim buraya gelirken daha çok soru sorardım Esin'e."
"Ne konuştunuz ki."
Yong istemsiz bir şekilde Lee Shin'i kıskanmıştı. Belkide hiç baş başa kalamayacakken Lee Shin koca yolu onunla baş başa gelmişti. Bu konuşulanlardan hoşnut olmayan Jong Hyun yatak odasına giderken üyelere uyumak için sessizlik istediğini söyledi. Hepsinin dinlenmesi gerekiyordu. Jong Hyun'un ardından uyumak için kalktılar. Tabi Yong uyuyamayacağını biliyordu.
#########################################
Yong çalan kapının sesiyle uyandı. Esin olabileceğini düşünüp heyecanlandı ama gelen yeni tercümandı. Yemeğe gitmek için grup üyelerini aşağıda beklediklerini söyledi. Yong gidip Minhyuk ve Lee Shin'i uyandırdı. Jong Hyun kapının sesine çoktan uyanmıştı bile. Hazırlanmaya başladılar. Jong Hyun'un çıkışıyla bozulan Esin sohbeti Minhyuk'un hamlesiyle yeniden açıldı.
"Hyung Esin'e nasıl seslenmemiz gerekiyor."
Yong bu soruya verilecek bir cevap ararken Shin yardımcı olabilecek bir seçenek attı ortaya.
"Yenge gibi mi mesela."
Yenge kelimesi Yong'un hoşuna gitmişti gitmesine ama daha Esin'in duygularından haberi yokken yenge denilmesi doğru olmazdı. Tam bunu söyleyecekti ki Jong Hyun ondan önce davrandı.
"Evet yenge deki menajer canımıza okusun."
Bu beklenmedik çıkış herkese unutulan gerçekliği hatırlatınca ortam aniden duruldu. Konuyu Minhyuk açtığı için durumu toparlamak ta ona kalmıştı.
"Bizden büyük mü küçük mü? Ona göre hitap ederdik."
"Kaç yaşında olduğunu henüz bilmiyorum."
Yong'un bu cevabıyla Jong Hyun durumu iğnelemek için yeni bir fırsat yakaladı.
"Bir teyze bile olabilir."
Yong cevap verme gereği bile duymadı. Esin'e teyze demek akıl işi değildi Yong'a göre. Ama Shin kendisini tutamadı.
"Gayet genç duruyor. Bir teyze için fazla pürüzsüz bir teni var."
Yong'un açılan gözlerini Shin'e çevirdi.
"Ne saçmalıyorsun sen Shin."
Yong'un alevli bakışlarıyla Shin kabahat işlemiş çocuk misali sesini küçülttü.
"Teyze diyen ben miyim?"
Yong bu mevzunun daha fazla uzamasını istemedi.
"Seslenmenize gerek yok. Sizin yerinize de ben seslenirim."
Yong'un bu sözünden sonra Shin ve Jong Hyun Yong'un başından ayrılırken bu sözleri ciddiye almak istemeyen Minhyuk Yong'a biraz daha yaklaşıp diğerlerinin duymayacağı şekilde fısıldadı.
"Hyung gerçekten yaşını bilmiyor musun yoksa senden büyük olduğu için mi söylemiyorsun."
Yong kanepenin köşesinde duran yastığı kavradığı gibi Minhyuk'un kafasına geçirdi. Minhyuk'un fısıltıyla sorduğu soruya nispeten gür bir sesle cevap verdi.
"Bilmiyorum dedim ya. Hadi yemeğe inelim."
Evet Yong Esin hakkında en basit şeyleri bile bilmiyorken onu anlamsızca seviyordu. Peki ya Esin'e ulaşmak bu kadar zorken nasıl öğrenecekti bütün bunları?
################################

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder